![]() |
Bir birey olarak dünyada yaşam sürmek.. Alışagelmiş bir düzende günlük rutinde yapılacakları yerine getirmek, bazen de başımıza gelen zorluklarla (kimi başkalarınca kimi kendi seçimlerimizle) mücadele verdiğimiz ipleri karışık hayat yumağı. İşte bu hengamede bir şeyleri atlıyoruz. Sıradan yaşamımızı akışı bozmadan yürüten, varlığını niyeyse hep önce bir yokluğuyla fark ettiğimiz, kendini fark ettiren şeyleri.
Belki paralel sorunlar sebebiyle filmin merkezine yerleşmem daha kolay oldu fakat empati kurmaya gerek duymadan içselleşebilen, "içselleşmesi gereken" bir hikaye olduğu kanısındayım. Konusuna değinmek gerekirse film kısaca baterist genç Ruben' in duyma yetisini bir anda kaybetmesiyle birlikte yaşadıklarını konu alıyor.
Baştan sona bir insanın başına gelince vereceği tepkileri veriyor Ruben. Şaşkınlık, önce kendine hakim olma, yavaşça artan panik, hızla yukarı tırmanan panik, çare arayışı, telkin, hırçınlaşma, yeni duruma geçici adaptasyon, hayal kırıklığı, yüzleşme. Bu kadar ağır olan duygu durum türleri sakin sakin göze sokmadan yediriliyor seyirciye. Zira artıların biri de bu. Filmi daha çarpıcı yapan, benzerlerinden ayıran yanı duygu sömürüsü yapmadan, bilindik aile drama ortamından sıyrılmış minimal darlıkta anlatıyor derdini.
Tüm bu saçmalıkların ne anlamı var? Birden ortadan kaybolsam kimin umurunda? Kimse umursamaz...cidden. Ama sorun değil. Hayat böyle. Geçer. Her şey gelip geçer.
Seyirci açısından ses alt yapısı hem Ruben bakışlı hem gerçek dış ses bakımından ele alındığı için acıyı daha katmerli yapıyor, yürek yoruyor desek abartmış olmayız. Bağımlıların katıldığı rehabilite/ uyum sağlama topluluğunda sağır olmayı öğrenmekle eski Ruben' e dönüş arasında çalkalanması, ve artık hiç birine ait olamamanın verdiği sıkışmışlık. Sağırlık klostrofobisini layıkınca yaşatıyor. Ve filme adını veren sahnenin buruk ve boğuk sesi ufak bir tebessüm ettirmeden geçmiyor.
Spoiler'lı İç Dökümü ⚠ :
Cihazı kullandığı zaman onu kesin bir yerde çıkaracak dedik değil mi hepimiz? Nasıl bir hayal kırıklığıdır o ya. Sesi net duyar diye düşünen bir andaval olsam da aydınlanmam Ruben' den hızlı oldu. Piyano sahnesinde seçilen şarkı, dinlerken ve havayı solurkenki yabancılaşmanın sırıtan gerçekliği. Lou ile son konuşmasında sorun değil demek zorunda kalması. Hayata birlikte tutunduğun yol arkadaşını kaybediyorsun ve zor olan açıklamayı yapmak sana düşüyor. İlk vedalaşmadaki çırpınmaları bu yüzdendi garibim Ruben'in, O kadar akıcı ve sıradan oynamış ki Riz Ahmed görüyorsunuz ajitasyonu yapmak bana kaldı. Son olarak final, her hatırlandığında boğaz düğümletir, iç dağlayan bir sükunet..
Yorumlar
Yorum Gönder